Ülkeler Nasıl Zenginleşir?

Son günlerde sinemalarda gösterimi devam eden bir film var. Adı: Ayla. Ayla filminde Güney Kore – Kuzey Kore arasında geçen savaşta yaşanmış gerçek bir hikâye ele alınmaktadır. Filmdeki savaşa çok fazla değinilmemiş olsa da 2.5 milyon sivilin ve 1 milyonun üzerinde askerin ölümü ile sonuçlanan trajik bir olaydı.  Savaş 1953 te bittiğinde ülke fiili olarak tamamen ikiye bölünmüştü. Ancak aradan geçen yıllarda bariz bir belirginlik ortaya çıktı. Kuzeyde ekonomik gücü olmayan, dünyaya açılmamış, daha fakir kapalı bir rejim ülkesi Kuzey Kore. Diğer tarafta ise kişi başı gelir 27000 dolar üzerinde olan Samsung, LG, KIA, Hyundai gibi dünya çapında firmaları olan gelişmiş Güney Kore. Peki, tek bir milletin ikiye bölünmesiyle böyle bir fark nasıl oluşabilir? Sonuçta birinin yapmış olduğunu diğeri de yapabilirdi.


1945 yılında, ikinci dünya savaşı sonrası ikiye bölünmüş Kore yarımadasında, Güney ile Kuzey'in yapmış olduğu savaş bittiğinde ülke fiili olarak 38. Paralel üzerinden ikiye bölündü. Savaş sonrası Güney Kore, Türkiye ile hemen hemen aynı şartlarda hatta Grafik -1 de görüleceği üzere kişi başı geliri Türkiye’den daha düşük bir ülke idi. Hemen akıllara şu soru gelebilir. Bir Doğu Asya ülkesi olan Güney Kore bizden farklı olarak ne yapmış olabilir ki bu zenginliğe ulaşmış olsun?

Grafik -1

 Grafik-2 de görüldüğü üzere Kuzey ile Güney arasında kişi başı gelir ise hiç karşılaştırılmayacak kadar farklıdır. Hâlbuki bu iki ülke ayrışmadan önce aynı sosyal ve kültürel yapıya sahipti. Günümüzde Kuzey Kore’yi sadece attığı balistik füze denemelerinden adını duyarken, Güney Kore’yi ise modern, gelişmiş hatta birçok Avrupa ülkesinin daha ilerisinde bir ekonomiye sahip bir devlet olarak adını duymaktayız. Bu gelişmişlik düzeyini bazılarımız Birleşik Devletler ’in desteği ile açıklayabilir. Bu söylemin kesinlikle bir doğruluk payı vardır. Çünkü ABD’nin Güney Kore’de 40 bin kişilik bir askeri varlığı söz konusudur. Benzer desteği Kuzey Kore’de Sovyetler Birliği ve Çin’den gördü. Ancak Sovyetler Birliği neden aynı etkiyi Kuzey Kore üzerinde göstermedi? Veya bir başka soru daha sorabiliriz. Birleşik Devletler ile benzer şekilde göbek bağı kuran Suudi Arabistan, Türkiye veya Filipinler gibi devletler neden Güney Kore kadar bir gelişim gösteremedi?  

Grafik -2

Aslında bu gelişmişliğin ilk başladığı yere; Birleşik Devletlerin 20. Yüzyıldaki durumuna bakmamızda fayda var. Eğer fakirseniz ve soylu bir aileden gelmiyorsanız 20. Yüzyılın başlarında zengin olabilmek imkânsızdı.  Ancak ABD’de durum farklıydı. Bir fikriniz var ise patent almak, hem pahalı değil hem de bürokratik işlemlerde zaman kaybetmezdiniz. Ampulün mucidi Thomas Edison zengin bir aileden gelmemişti ancak çift yönlü telgrafını Western Union’ a 10 bin Dolar a sattı. Edison gibi fikir üretilen kişiler için işlerin bu şekilde kolay olması harika bir durumdu. Tüm hayatı boyunca 1500 patent ile dünya rekoru kırmıştı.

Fikirlerin bu kadar kolay patent alması yanında bu fikirleri fonlayacak bankaların durumu da önemliydi. Birinci dünya savaşı henüz başlamışken 1914 yılında 27.3 milyar dolar toplam aktif ile 27864 banka Birleşik Devletlerde faaliyet göstermekteydi. Türkiye Cumhuriyeti’n de ise 1923 yılında henüz yeni kurulmuş bir devlet iken toplam 35 banka faaliyetteydi.

Kuzey Kore ile Güney Kore arasındaki ekonomik büyüklüğe tekrardan gelecek olursak; temel olarak üç sebep sayabiliriz. Bunlar; eşitlik, adalet ve özgürlük. Bu sebepler, aslında gelişmiş diğer ülkeler ile geri kalmış ülkeler arasındaki bariz farkı oluşturmaktadır. Kuzey Kore’de kapalı bir rejim bulunduğu için devlet başkanı ve onun çevresindeki ayrıcalıklı insanlar iyi bir hayat sürerken, sıradan vatandaşlar sadece karınlarını doyurmak, barınmak ve biraz daha iyi yaşayabilmek için var olmaktadırlar. Eşit haklara sahip olmadıkları için akıllarına gelen bir fikir veya buluş hiçbir anlam ifade etmemektedir.  Eşit şartların olmadığı yerde özgür düşünceler de zemin bulamaz. Aslında böyle bir ortamda fikir ortaya atmak da kolay değildir. Bunun yanında sahip olunan mülkiyetler ve fikirler adaletin olmadığı bir devlette başka insanların eline geçebilir ve hak aransa bile sonuç alınamaz.
Hemen şu aklınıza gelebilir. Bu kadar kolaysa neden diğer ülkeler de eşitlik, adalet ve özgürlük şartlarını sağlayıp zengin olmuyorlar? 19. Yüzyıl sonu 20. Yüzyılın başlarında zenginliğin sebeplerini araştıran birçok iktisatçı çıkıp bazı hipotezler ortaya attılar. Ne var ki, hiçbiri tam anlamıyla reçeteyi belirleyemedi.

İlk olarak ortaya atılan hipotez sıcak bölgelerde yaşayanların soğuk bölgede yaşayanlara göre iklim şartlarından dolayı daha tembel olmasıdır. Ancak Avustralya ve Yeni Zelanda bu hipotezin yanlış olduğunu ispatlayan iki ülke oldu. Kişi başı gelir ve refah seviyesi çok yüksek olmasına rağmen orta kısımları tamimiyle çöl olan Avustralya ve insanların en huzurlu yaşadığı ülkelerden biri olan Yeni Zelanda tüm yıl boyunca 20 derece seviyelerinde sıcaklığı bulunan ülkelerdir.

İkinci ortaya atılan hipotez ise Britanya etkisinde kalan ülkelerin zengin olmasıydı. Bu hipotez ABD, Kanada, Avustralya, Zeni Zelanda ve Marşal Adaları için doğru olsa da Sierra Leone ve Nijerya için bu doğruluğu ispatlayamamaktayız.

Diğer ortaya atılan hipotez ise Avrupa ülkelerinin bu işin dinamosu olduğudur ve zenginliğin kaynağı Avrupa ülkelerinde yaşayan bireyler sebebiyledir. Ancak Avrupa’da tüm ülkeler zengin değildir.  Almanya, Britanya, Fransa ve İtalya için dinamo ülkeler diyebiliriz ancak doğu Avrupa’da bulunan Moldova, Romanya ve Bulgaristan neden onlar kadar zengin değil?

En son olarak da Eğitimin zenginleşmede çok önemli etkisi olduğu vurgulanır ve zengin toplumların eğitim seviyeleri de yüksek olduğu ifade edilir. Bu hipotez kısmı olarak doğruluk payı olsa da Doğu blok ülkelerinden kopan Beyaz Rusya, Ukrayna ve Bulgaristan gibi ülkeler için geçerli olmuyor. Beyaz Rusya diğer bilindik adıyla Belarus’ un eğitim seviyesi yüksek olmasına rağmen kişi başı gelir 6200 dolar seviyesindedir ve bu oran Avrupa ortalamasının çok altındadır. 

Şimdi yeniden Güney Kore’nin Kuzey ile aynı iklim, aynı ulus ve zamanında iki süper güç tarafından ayrı ayrı desteklenmelerine karşın neden birisi zengin diğerinin fakir olarak kaldığına. Aslında Harita -1 ‘ in uzaydan görünüşüne baktığımızda başka hiçbir şey dememize gerek kalmıyor. Çünkü bir ülkenin harcadığı elektrik enerjisi o ülkenin gelişmişliği ile doğru orantılıdır ve uzaydan çekilen bu görüntü her şeyi açıklar.

Harita -1

Sonuç olarak Güney Kore, Kuzey Kore’den farklı olarak bireylerine daha özgürlükçü bir ortam sundu, yargı önünde bir işçi, bir memur, bir soylu veya bir devlet görevlisi aynı şekilde muamele gördü ve her bireye eşit haklardan faydalanma hakkı verildi. Bu sayede fikirler gelişti, ürünleşti ve yasal zeminde haklarını korudular. Güney Kore bu hızda ilerlerken Kuzey Kore ile arasındaki mesafe daha ne kadar açılacak içinde bulunduğumuz 21. Yüzyılda göreceğiz.